Birkaç yıl evvel, bir tiyatrocudan (ismini anımsamakta güçlük çekmekteyim) “Kör Noktalarımız” adlı bir seminer dinlemiştim. Kör noktalarımızı bulmamız ve onları düzeltmemizin önemi üzerinde durulmuştu. Bir de, 2 üniversite bitirmiş olabilirsiniz, birçok dili konuşabilirsiniz ama servisiniz(!)yoksa bir işe yaramaz, nevinden mesajlar verilmişti. Çok hoş 2 saat geçirmiştim o seminerde. O kişi aynı zamanda uzun bir süre, belediye otobüsü şöförlerine de eğitim verdiğini iletmişti. Bu eğitim işe yaramış mıdır, o konuya girmeyeceğim. Belediye otobüsü şöförleri, işleri gereği -sanırım- biraz asabi çalışanlar. Gerilimi yüzlerinden ve tavırlarından sürekli okuyabilirsiniz. Ama biri beni hep şaşırtmıştır. Ne zaman Kozyatağı’na gidecek olsam 129K otobüsünü kullanırım ve hep “o şöföre” denk gelsem diye içimden geçiririm.”O şöför” sizi otobüse adım attığınızda “hoş geldiniz” diye karşılar, inerken de, “iyi günler, başarılar, güzel zamanlar” dilekleri ile uğurlar. Şaşırırsınız, gülersiniz ya da tepkisiz kalırsınız. Çaktırmadan O’nu dikizlersiniz. Alışkın olmadığınız ama hoşunuza giden bir durumdur bu. Dün yine O’nunla yolculuk ettim ve hem O’nu hem yolcuları gözlemledim. Yıllar önce aynı tavrı sergileyen bir şöförün yanına gitmiş ve teşekkür edip, yanımda bulunan bir kitabı armağan etmiştim. Adını dün öğrendiğim Yaşar Özalp Bey’e teşekkür ediyorum ve sayılarının artmasını temenni ediyorum.
Bir ay önce kadar, Carrefour merkez yönetiminden bir yönetici Türkiye’ye gelmiş ve şöyle bir cümle kurmuştu;
-“Müşteri artık onu şaşırtmamızı bekliyor. Şaşırtmamız gereğinin bilincinde olarak, yapacağımız atılımlar ile onları hep şaşırtacağız.”
İşte bazen fark, beklenmedik zamanlarda müşteriyi şaşırtmaktan ve verim alamaktan geçiyor.