Genellemelerden uzak durmalıyız diyor, Melih Arat ve partneri Hakan Turgut. Genellemelere takılıp kalmak demek, bazen büyük buluşların kıyısından döndürebiliyor bizleri. Ya da yanlışta ısrar ettiriyor. Hepinizin bir vesile ile duyduğu, kurbağa hikayesi mesela. Kişisel gelişim ile ilgili bir konu olunca, cuk oturur mantığı ile yazılan, anlatılan örnek olay. Kurbağayı yavaş yavaş ısıtılan bir tencere içine attığınızda, sıcaklığı kanıksaya kanıksaya, haşlandığı ve bu süreçte tepki vermediği deneyine öykünerek, biz insanlara da; kişisel gelişimimizin önündeki en büyük engelin, yanlışlıklara ve engellere yavaş yavaş alıştırılmak olduğu dersi verilir. Beşinci Disiplin’in yazarı Peter M. Senge, acaba der bu kurbağa geyiği doğru mudur? Nihayetinde bu da bir genellemedir ve nereden çıktığı da bilinmemektedir. Birkaç asistanı ile birlikte, deneyi yaparlar. Sonuç;
-Sıcak suya bırakılan kurbağalar tencere dışına atlar.
-Çok soğuk suya bırakılan kurbağlar tencereden atlar.
-Ilık suya konan kurbağaların bulunduğu tencerenin ateşi artırılınca, ısınan suyun içindeki kurbağalar atlar.
Kurbağa salak değildir:)
———
Dün televizyonda 80 Günde Devr-i Alem filminin içinde bir yerlerde, Richard Branson’u gördüğümü sandım:) Ardından bir dizide Ali Atıf Bir’i gördüm. Allah Allah, karıştırıyorum herhalde diyordum ki, hiç te karıştırmıyormuşum. Atıf Hoca hep istediği şeye kavuşmuş. Oyuncu olmak!
TV reyting hakemi, reklam eleştirmeni, akademisyen, danışman ve oyuncu. Herbiri ayrı ayrı mesai gerektiren bu işlerin altından, “Hepsine baktığında odakta iletişim olduğunu görüyorsun. Berberlik yapıyor muyum? En verimli çağımdayım ve işlerimi acayip severek yapıyorum.” cevabıyla kalkıyor. Genellemelerden hoşlanmayan Hocamızın bir röportajından alıntı yapayım;
“AK Parti’nin bizleri kaynar sudaki kurbağa gibi yavaş yavaş ısıtıp yakacağını iddia etmiştin. Neren yandı da bu sonucu çıkardın?
Senin her yerin yanmış ki, her şeyi çok olağan kabul ediyorsun! Bu deneylerle kanıtlanmış, kurbağayı attığın anda sıcak suya ölüyor, ama yavaş yavaş ısıtırsan, kabul ediyor. Türkiye’de yapılmak istenen bu. Düşünce virüstür. Bugün oturalım, satanizm üzerine bir plan yapalım, on yıl içerisinde neler oluyor bak.
Senin paranoyan hararet yapıyor hocam, kaynatmış suyu. Çocukken çok mu öcü hikayeleriyle korkutuldun?
Öyle deme, dünya yuvarlaktır dedi, adamı öldürmeye kalktılar. Yani birileri bazı şeyleri görür, bunları söyler, diğerleri bunları görmez.
Reklam yazarısın. Senin bir ürünün reklamını beğenmemen tüketiciler için neden dikkate alınması gereksin?
Hiç de dikkate alınması gerekmiyor. Reklam beğenmemek sonuçta ürünün satışını etkileyecek bir şey değil.
Öyleyse neden dikkate alınmayacak bir iş yapıyorsun hocam?
Ee (Gülmeler) Dikkate alınmayacak bir iş yaptığımı söylemedim. Reklam veren, reklam ajansı, sıradan insan bu reklam yazılarından çok şeyler öğreniyor. Ama bir sinema eleştirmeni kadar sonuca etkim yok. Orkid reklamını kötü bulduğumda kimse orkid kullanmamazlık etmiyor yani.
Pazar günleri en büyük keyfim, en az beş kere kendi köşemi okumak. Her okuduğumda ayrı bir zevk alırım” demişsin. Çok güldüm. Bu doymak bilmez sevilmek ihtiyacını biraz iç burkucu bulmuyor musun?
(Gülüyor) Narsisistim galiba! Bunu Emin Çölaşan da yapıyormuş. Sen okumuyor musun kendi röportajını?
Bir kere okuyorum, beş kere değil. O da bir hata var mı diye. Manyak mısın beş kere okuyorsun?
Kendi yazımı okuma konusunda manyağım. Nasıl duruyor gazetede yazı ve nasıl okunuyor? Sabah, öğlen, akşam okuyorum. Bir çeşit kendi kendine tatmin bu ve günde beş kere.
Biraz fazla değil mi?
Hayır. Çünkü kaldırıyorum. Sayfam kötüyse üzülüyorum. Derdim, kendimi kendime kanıtlamak. “
Atıf Hoca sermayeden yiyor bence. Sizce?
Comment here