Bugünler de tasarım, kreatif olma, inovasyon kelimelerini öyle çok duyuyorum ki, içim bulandı. İnsanlara iş yapacak yahut yaptıracaksam adeta bu kelimelerle bir savaş verip öyle hareket edebiliyorum. Tamam biliyorum bir işin içine yaratıcılık, yenilik girmeli. Olmalı. Olmalı da acaba bu kelimeler ağızlarda sakız mı olmalı yoksa işlerin içine nüfuz mu etmeli?
Alışverişlerde çikolata, bisküvi, oyuncak reyonlarında ebeveynlerini çıldırtan çocuklara rastlarım bazen. Hatta bazen kendisinin kullanamayacağı ürünlere sıkı sıkı yapışıp “isterim de isterim” diye bağıran şımarık çocuklara da rastlarım. Sizlere de denk geldiğine eminim. İşte ben bu inovasyon, kreatiflik, tasarım kelimelerini her cümlenin arasına sıkıştırmaya bayılan insanları bu çocuklara benzetiyorum.
İşi ne müşterinin ne firmanın anlamayacağı temalarla; afilli lakin içi boş; kimsenin yapılan işle alaka kuramayacağı imgeler, kelimeler, sloganlarla bezemenin adına bence başka bir şey denilmeli. Denilmeli ya bu işleri ortaya koyanlarla acızık çatışacak olsam, hemen kendimi “işten anlamamakla, yenilikçi ve cesur olmamakla” etiketlenmiş buluyorum. Doğal olarak bu durumda içimdeki Panter Perihan çıkıp arz-ı endam ediyor. Evet, sinirleniyorum. Hem de çok sinirleniyorum.
Sizi bilmem ama ben bu kelimeleri hiç sevmedim. İçini boşaltmakta çok hızlı davrandık gibi. Abartıyor muyum? (Evet deyip kızdırmayın beni lütfen:))
Comment here