Satış denince ülkemizde akla gelen 3 kadını sayın deseler ilk onu sayarım. Özlem Seller.
Bir zamanlar TV başında çok kalırdık, ebeveynlerimiz uyarırdı. Şimdi bilgisayar başında uzun saatler geçirmekteyiz. Öyle ki; işi sadece bu platform üzerinde olan insanlar vardır. Bunlar hep devrin getirileri. Bu getirilere sırtımızı dönmek pekte akıllıca ve profesyonelce olmayacaktır. Hele de mesleğiniz bu takibi zorunlu kılıyorsa zaten elinizden bir şey gelmeyecektir.
Pazarlama gönüllüleri bilir; pazarlamanın teknoloji ile at başı olmaması mümkün değildir. Hatta çok defa teknolojiden bir adım önde olması gerekli bir bilimdir. Her bir yenilik yeni bir pazarlama alanıdır çünkü. Bu alanlardan birinin bloglar olduğunu gördüğümde kayıtsız kalamazdım. Yaklaşık 4 yıl önce sadece pazarlama üzerine, kendimce yazılar yazdığım blogumu açtığımda, aslına bakarsanız ben de neler olacağını pek kestiremiyordum.
Blog nedir acaba sorusu ile yazımı sürdüreyim de konuyu açmak kolay olsun.
Blog kelimesi “web” ve “log” kelimelerinin birleştirilmesi ile oluşturulan “weblog” kelimesinden türemiştir. Blog, genellikle güncelden eskiye doğru sıralanmış yazı ve yorumların yayınlandığı, web tabanlı bir yayını belirtir. Çoğunlukla her gönderinin sonunda yazarın adı ve gönderi zamanı belirtilir. Yayıncının seçimine göre okuyucular yazılara yorum yapılabilir. Yorumlar, blog kültürünün çok önemli bir dinamiğidir; bu sayede yazar ve okuyucular arasında iletişim sağlanır. Bunun dışında, geri izleme (trackback) mekanizmasıyla, belirli bir yazı hakkında yazılan diğer yazıların belirlenebilmesi de mümkündür.
“Büyük denizlere açıl, demiyorum lakin bir kez açılmışsan tufandan korkma!”
Şeyh Sadî
Üniversite ikinci sınıfta iken pazarlama sınavına çalışıyordum. Pazarlamacının tanımı diye bir bölüm vardı. Tanımı okuduğum zamanlarda kaymakam olmayı hayal eden biri idim. Ancak tanım tam anlamı ile beni anlatıyordu. İçime kurt düşmüştü. Pazarlama, reklam, liderlik, yönetim, kişisel gelişim kitapları okumayı artırdım sonra sonra. Üçüncü sınıfın sonunda bitirme tezi ödevimi hazırlamak için fazla düşünmeme gerek kalmadı. Pazarlama dalında hazırlayacaktım tezimi. Konuyu hocam seçti ve sonraki yıllarda çok işime yarayacak onlarca dergi, makale, kitap okudum. Tez konum; “İşletmeler İçin Reklamın Önemi” oldu. Başarılı bir tez olduğunu söyleyemem ama pazarlamacı olmak için içimde bir şeyleri tetiklediğini itiraf etmeliyim.
Pazarlamanın çok fazla tanımı var. Onları sıralamadan kendi tanımımı vermek isterim;
“Doğru zamanda, doğru ürünle, doğru yerde, doğru mecrada olabilmek için doğru stratejiler geliştirmek.”
Tanımına bakılırsa her şey formülize edilmiş ve çok kolay görünmekte. Oysa uygulama sanıldığı kadar kolay değildir. Son yıllarda artan popülaritesine bakarak pazarlamacı olmayı da kolay zannetmek büyük hata olacaktır. Her işin zor tarafları ve kolay tarafları vardır. Pazarlama tamamıyla zor bir iştir. Ancak diğer zor işlerden en belirgin farkı, oldukça eğlenceli olmasıdır.
Comment here