2 hafta kadar önce bir arkadaşımla yürüyorduk. Arkadaşım biran durdu ve bir telefon bayisine girdi.
-Gel bi soralım, N90 var mı? diyerek benim de içeri girmemi sağladı. Bayi ile diyalogları;
-N90 geldi mi?
-Daha gelmedi.
-Peki fiyatı hakkında bir fikriniz var mı?
-Tabiki, 1900 YTL. Aslında ürün toptancılara geldi ancak, satış yapmıyoruz. Biraz daha bekletip, öyle satacağız.
-Peki bu ne kadar sürer?
-Fazla sürmez.
Ben bir aralık araya girme ihtiyacı duydum ve
-Nasıl bir farklılığı var bu telefonun? Yani 1900YTL’lik bir telefon bu. Uçuyor mu?
Satıcı:
-Aslında çok ciddi bir özellik ya da farklılık yok ama, telefon meraklıları için yeni bir ürün ve reklamlarından sonra çok merak edilir oldu.
Ben ve arkadaşım:
-Yani çok tavsiye etmiyorsunuz?
Satıcı:
-Eğer derdiniz prestij ise; evet doğru telefon, derim. Ama kullanım kolaylığı ve işe yararlılığı gözetiyorsanız bence başka model bakmalısınız.
Arkadaşım:
-Ama ben bu telefonu çok sevdim ve ilk fırsatta almak istiyorum.
Ben:
-Uçmuyormuş:) Sanırım ben başka bir telefon baksam iyi olur:)
Bu yaşadıklarımdan sonra, N90’ı unuttum bile. Ta ki dün, bir çok telefon bayinin camlarında, özensiz kağıtlara, el yazısı ile yazılmış;
“N90 Gelmiştir” hatırlatmalarını görünceye dek.
Haşiye-cikim: Sırf prestij olsun diye ciddi paralar ödemeye hazır bir cep telefonu alıcısı kitlesi var. Yeni ürünleri çok iyi takip eden bir kitle. Ürünün piyasaya girişinin gecik-tiril-mesi ise, ayrı bir cazibe unsuru oluyor. Hedef kitlenin daha bir alası geliyor. Çünkü, problem o ürünü alarak bir ihtiyaç gidermek değil, “ilk ben aldım, telefonu yeniledim de, aaa N90 reklamlardaki telefon değil mi bu?..” ihtiyacını gidermek, oluyor bir müddet sonra. Bu tüketim çılgınlığı olarak değerlendirilebilir. Peki pazar-lamacıalrın bu çılgınlığa katkısı ne kadar, desem? ne dersiniz ne kadar?
Comment here