Almanya’da bizsiz buruk ama heyecanlı bir Dünya Kupası yaşandı. Kupanın başından beri finali Portekiz ve Fransa oynar diyordum. İtalya beni şaşırttı. Aslında Dünya Kupası demeyi çok doğru bulmuyorum. Bazı istisnalar dışında, kupaya oynayanlar pek değişmiyor.
-İspanya
-İngiltere
-Fransa
-Portekiz
-Arjantin
-Almanya
-Brezilya
-İtalya
Almanya bu 1 ayı çok iyi değerlendirdi. Şenlikler düzenledi. Dev ekranlarla 14 milyon insanın kupa heyecanına katılmasını sağladı. Holiganların ülkeye girişini engellediği için, ciddi sorunların yaşanmasına engel oldu. Kupa yarışında da çok başarılı oldu.
Burada sizleri yeniden final dakikalarına götürmek istiyorum. Bir takım düşünün ki zorlu bir yolu geçerek finale kadar gelsin. Kupaya çok yaklaşsın. Hatta kupayı alacağından emin olalım da kaptan, eliyle kupayı rakip takıma versin. Olacak şey mi? Oldu. 98 finallerinin kahramanı 34 yaşındaki Zidane-benim favori futbolcumdur- İtalyan oyuncu Materazzi’ye kafa atarak, kırmızı kart cezası alıp oyundan ayrıldı. Ayrılmasa neler olurdu? Kupayı alma şansı çok yüksekti Fransa’nın.
Aslında Zidane, efendi ve gayet tecrübeli bir oyuncudur. Öyle önüne gelene, hele hele finalde, kafa atacak biri değildir. Ama çok kızdığı her halinden belli olan oyuncumuz; finali, takımı, ülkesini bir anda unutup, tarihe geçmeyi başardı. Dudak okuma uzmanlarının dediğine göre, Materazzi Zidane’nın kızkardeşine küfretmiş. Bazılarınız, profesyonellik adına, Zidane’ın oyuna devam etmesini salık verecek, bazılarınız “iyi etmiş” diyecek. Zidane, seçimini yaptı. Bu seçim O’nun kupanın en iyi futbolcusu seçilmesine engel teşkil etmedi. Bu kupa ile jübilesini yapacağını açıklamıştı. Gidişini unutulmaz kıldı. Siz olsanız ne yapardınız? Gerek maç esnasında gerek maç sonunda, saldırgan ifadelerle sizi sindirmeye çalışan rakibinize, tavrınız nasıl olurdu?
Comment here