IP Magazine Dergisi için sorulan sorulara verdiğim cevaplar;
· Son günlerde blogger’ların kendi web adreslerini aldıklarını, blog’ları için logo tasarladıklarını görüyoruz. Bu blog’ların markalaşma yolundaki ilk adımları olarak değerlendirilebilir mi?
Blogger sayısındaki artış bloggerları diğerlerinden ayırt edilme düşüncesine götürdü. Birkaç yıl önce blogger nedir diye sorulurken şimdilerde CV’lere ciddi bir özellik olarak girdi. Blogger arayan iş ilanları verilmeye başlandı. Bloggerlar sosyal ağların en önemli ayaklarından biri haline geldiler. TV’lerde sadece blogger kimlikleri ile boy gösteren kişiler var. Firmalar yürüttükleri kampanyalara onları dahil ediyor. Tüm bu gelişmeler bloggerları markaşlaşma sürecine soktu.
· Sizce bloglar markalaşmak için uğraşmalı mı? Neden?
Ben 5 yıldır pazarlama üzerine blog yazıyorum. Başladığımda en fazla 30 pazarlama bloggerı sayabiliyordum. Oysa zaman içinde bu çok değişti. Çok profesyonel insanlar da blog yazmaya başladı. Çok profesyonel olmayan ama tasarımları ile ön plana çıkan bloggerların varlığı da blogumun yerinde sayamayacağını gösterdi. Sadece yazı yazayım, insanlar okusun, yorum yapsın gibi dünceler yetmemeye başladı. Evvela göze hoş görünen, yazdığı içerikle uyumlu tasarımı olan, sürekli güncellenen bloglar, Facebook ya da başka platformlar üzerinden blog takipçilerinden oluşan gruplarlarla yerini sağlama almaya çalışmakta. Rekabet ve sosyal ağların her geçen gün yeniliklerle gelmesi bloggerların zorunlu olarak markalaşmasını gerektirdi. Yani sıkıysa tüm bunlara karşı kayıtsız kalsın blogger.
· Bir blog markalaşmak için neler yapmalı sizce?
Evvela içeriklerini sürekli güncellemeli. İçeriğine uygun ve karmaşık olmayan bir tasarım sunmalı. Takipçileri ile iletişimde olabileceği bir grup kurmalı. Yenilikleri takip etmeli ve duyurmalı. Yazdığı içerikle ilgili donanmalı. İçeriğine uygun renklerde tasarıma ve logoya sahip olmalı. Sadece blogger kimliği ile tanınmak istendiği ortamlar için kartviziti olmalı. Podcast, videocast gibi artıları kullanmalı. Blog destek birimlerinden destek almalı.
· Blog amatörce yapılan bir iş olarak algılanıyor. Ve Blogger’in özgürce yazması için işin içine “para” girmemesi gerekiyor gibi görünüyor. Oysa “Marka” daha çok kazanç odaklı bir kavram. Bu anlamda markalaşma blogculuğun ruhuna aykırı düşmez mi?
Blogger samimi olmalı. Nihayetinde bir köşe yazarının sahip olamadığı özgürlüğe sahip. Ancak işin içine para girdiğinde blogger samimiyetini kaybediyor. Adsense ya da başka yollardan elde edebileceği kazançlar onu başka bir yere doğru sürüklüyor.
Bazı bloggerlar bir gazetede ya da dergide yer bulabilmek için, bazıları daha çok gelir elde edebilmek için, bazıları sadece popüler olabilmek için, bazıları bünyesinde olmayı çok istediği bir kurumun dikkatini çekebilmek için yazıyor.
Blog ödülleri gibi yarışmalarda devreye girince artık iyiden iyiye samimiyet zedelendi diyebilirim. Artık çok ön planda olan bloggerların samimiyetinden şüphe edebilir haldeyiz. Ancak bütün bloggerlar için bunu söyleyemem.
Bir de başıma gelen bir olayı anlatarak bir bloggerın samimiyetini korumasının artık ne kadar güç olduğunu eklemliyim. Birkaç ay önce cep telefonuma gelen bir servis mesajında indirmediğim bir program yüzünden otomatik olarak kontörlerim alındı. Firmayı arayıp arayıp durumu anlatamayınca ben de operatörümü aradım. Operatörüm bu tip sorunların muhatabı olmadıklarını söyledi.Evvela durumu Friendfeed’de insanlarla paylaştım. Opratörüm hemen ertesi gün beni aradı ve zararımı karşıladı. Ben de durumu aynı yaşadığım hali ile blogumda yazdım. Yaklaşık 2 hafta önce blogumdan o yazıyı kardırmam için servisten bir ihtarname aldım. Eğer yazıyı kaldırmazsam ve dahası daha cici bir yazı yazmazsam mahkemeye vereceklerini belirtmişler. Oysa tek bir hakaret tek bir kötü söylem olmayan sadece tüketici olarak yaşadıklarımı yazdığım bir yazıydı. Bilişim konusunda bilgili birkaç avukata durumu sordum ve haklı olduğumu gördüm. Yazıyı kaldırmadım. Bakalım başıma neler gelecek diye beklerken artık yazılarımı temkinli olarak yazmaya başladım. Temkin de samimiyeti zedeliyor:)