Bir gün yönetmen bey amcam Hidayet Pelit’in ofisinde iken iki bayan teşrif ettiler. (Konuşmalarının ortasına tanınmış ya da sükseli isimler yerleştirenlerden hiç hoşlanmam. Ama benim anlatacağım konu için isim vermem gerek:)) Hidayet Amca onları bana tanıtırken,
—Arzucum bu Bayan X. Şirketine bu ay ABD’den 1.000.000 dolarlık iş bağladı. Çok yeteneklidir.
Ben de bayana dönüp;
—Vooov süper. Ne iş yapıyorsunuz Bayan X?
Bayan X;
—Mörşındayzırım.
Hoppala mörşındayzır ne ola ki? Hidayet Amcayla görüştüklerine göre olsa olsa sinema dünyasıyla ilgili bir durumdur diyorum kendi kendime. Serde yiğitlik var. Sormuyorum da. Bayanın havayı sormayın gitsin. Ama benim zihnim fena halde meşgul. “Ne ki bu mörşındayzır?”
Eve gider gitmez bu konularda bilgili kim varsa sorup soruşturdum ve aldığım cevaplar sonrasında tepkim, “Tekstilde satış temsilciliği mi yani?” olmuştu.
Hülya Ablam 17 yıllık reklâmcıdır. Bir davete katılır. Bir beyefendinin mesleğine verdiği cevaba aşina olmayınca o ve etrafındakiler adama imrene imrene bakarlar. Adamın işi pronterezciliktir. Amma afili bir isim değil mi? Ne iş olduğunu bulmayı size bırakıyorum.
İşinizin adı mı içeriği mi önemli olsun istiyorsunuz? Yoksa her ikisini de mi? İşinizden utanmayın. Utandırmak isteyen dâhili ve harici bedhahların olacaktır! Tüm bunları es geçmeyi bilecek kadar da işinize alışmaya ve işinizi sevmeye çalışınız! Niye mi? En azından mutlu olursunuz. Mutluluk sizin için yeterli bir hayat terimi sayılıyorsa.
Comment here