1970’de ilk albümünüzle girdiniz ya müzik dünyasına, ben yoktum o vakit. Siz onlarca güzel plağa, kasede, şarkıya imza atana dek, ben yine yoktum. Sonra, Sevenler Ağlarmış, dediniz. Ben onu duydum işte. Sonra Kara Yazı, Gönül Sabreyle Sabreyle, Yara, Ağıt, Yok Öyle Bir Kadın ve Bir Sevmek Bin Defa Ölmek Demekmiş ile, Anadolu yollarını, kulağımda walkmanle turlarken içlendim. Muavinlere, sizin kasetiniz de çok iyi ama benim kaseti de biraz dinlesek olur mu, teklifleriyle az çıldırtmadım. 9-10 saatlik sarsıcı ve sigara kokulu yolculuklarımın, en güzel anıları oldunuz. Ama bir şarkınız var ki, ben ne desem az. Az işte…
Nasıl sevmişse bu divane gönül
Bu böyle gidecek unutmasını da
Nasıl esir olmuşsa gözlerine
Başka gözlerle avunmasını da
Akıtma gözümün kanlı yaşını
Uğrunda ağlayıp yanmaya değmez
Bir kaç mektupvari saramış resme
Bakıpta seni anmaya değmez
Sana değmez
Ne acılar çektik, ne dertler gördük
Senin yokluğun bana nedir sanki
Üç gün, beş gün, bilemedin bir kaç ay
Sonunda bir gün söküp atmak çok kolay
Akıtma gözümün kanlı yaşını
Uğrunda ağlayıp yanmaya değmez
Bir kaç mektupvari saramış resme
Bakıpta seni anmaya değmez
Sana değmez
Yıllar sonra, reklamın önemi ile ilgili tezimi hazırlarken, rastladım Hürel kardeş Feridun’a. 18 Yaşından Küçükler Okuyamaz! Reklam ruhu albüm kapaklarından belli değil mi? Sene 1970…Ben bu düşüncelerle meşgulken, o da ne, evreka! Ya ben reklam dünyasına bi baksam nasıl olur, dedim. Malum bugünlerde epey boş vaktim var.-Maalesef-
Ancak bir şeyi çok iyi öğrendim;
MGK’ya girebilirim ama reklam ajanslarının içine giremem:) Hele reklamcı değilsem!
Girmiyoruz efenim.
Comment here