Genel

Sakinleştiri Meyve Suyu Olsa Olmaz mı?

Cnbc-e kanalında şimdi adını anımsamadığım çok güzel bir film izledim.Konusunu anlatacağım. Eminim içinizden birileri ismini anımsayıp bana bildirecektir:)

Ekranda madde bağımlısı havası veren bir genç var. Kamera karşısında ve bir çekim yapması gerektiğini anlatmaya çalışıyor. Ancak bu çekim için sadece 45 dakikası olduğunu vurgulayıp duruyor. Yarım yamalak cümleler kuruyor, arada bir dalıp gidiyor ve kendine geldiğinde de, “Durun en başından anlatayım.” diyor.

Adamın oldukça ilginç hikayesinin özü şu;

İyi bir ailenin, iyi ve yetenekli oğludur. Aile üzerine titremektedir. Bir gün ailenin üzerine daha çok titreyeceği, bir kardeşi olur. Önceleri kıskansa da gayet tuhaf olan kardeşini çok sever. Tuhaflığın nedeni küçük kardeşin fazlasıyla yetenekli olmasından kaynaklanır. Çok erken konuşur, okuma-yazma öğrenir. Okuma ve yazmayı öğrenmesi ile birlikte vaktini kütüphanede geçirmeye başlar. Kitaplar, dergiler, makaleler okuyor ve sürekli yazılar yazıyor küçük çocuk. Ve bir gün küçük kardeş hastalanır. Şiddetli baş ağrıları çekmeye başlar. Doktorların hastalığını çözmesi uzun sürmez. Çocuğun yazma hızı, düşünme hızına yetişemediği için ağrılar baş göstermiştir. Bir Comodor-64 hastalığın çaresi olur ve küçük çocuk dahi olma yolunda emin adımlarla ilerlemeye başlar.

Yıllar sonra ağabey iyi bir yönetmen, kardeş bilim adamı olur ve aileleri onlarla gurur duyar.

Buraya kadar film normal gibiyken buradan sonra seyrini değiştiriyor. Birçok ödül sahibi olan bilim adamımızı rahatsız eden bir şeyler vardır. Dünyada süre giden savaşlar, soykırımlar, ölümler, anlaşmazlıklar, şiddet olayları onu delirtmektedir. Eğer bir bilim adamı ise bunu çözebilmelidir. Ama bir çözüm bulamamaktadır. Ailesi ile vakit geçirdiği bir gün bunu dile getirir ve valizini toplayıp ortadan kaybolur. 4 yıl kendisinden haber alınamaz. 4yıl sonra elinde cam kutulardaki arılardan başka bir şey yoktur. Ama o çok mutlu görünmektedir. Kardeşiyle konuşur ve 4 yılını alan projesini anlatır. Projesi için yeteri kadar para bulunursa, dünyaya huzur sunabilecektir. (Ne güzel olurdu değil mi?:))

Dünyada şiddetin en az yaşandığı bölgeleri tespit edip, bunun nedenlerini araştırır. Bir bölge dikkat çekicidir. Burada yıllardır hiç şiddete rastlanmamıştır. Nedeni üzerinde çok çalışmış ve bulmuştur. Nedeni o bölgedeki sudur. Suyu çok kızgın olan arıların üzerine döktüğünde arılar sinek gibi olur. Sokmazlar. Bunu gören yönetmen ağabeyle bölgeyi incelmeye giderler. Yeteri kadar para bulunursa, bu bölgenin suyu tüm dünyanın istifadesine sunulabilecektir. Neyseki yönetmen abi paranın bulunmasını sağlar ve su tüm dünyanın istifadesine sunulur.

Her şey çok güzel olmuştur. 4 yıl boyunca tek bir şiddet olayı olmamıştır. Savaşlar durmuştur. İnsanlar huzurludur. Ama bir sorun vardır. İnsanlar eskilerin deyimi ile fevç fevç Alzheimer olmaktadır.Kimse kimseyi hatırlamamaktadır. Bilim adamımız bunu atlamıştır ve insanların hele hele anne ve babasının bu haline neden olduğu için kendisini affedemeyip intihar etmiştir. İnsanlara huzuru sunmak sandığı kadar basit olmamıştır. Yönetmen ağabey de çok üzgündür. Tüm olanları bir gün birilerinin çözüm bulacağı ümidiyle bir kameraya kaydeder ve hayatını bitirir.

Film yalnızca bir film:)

Ama bu film sonunda aklıma bir fikir geldi;

Acaba meşrubat ve meyve suyu üreticileri “sakinleştirici etkisi” olan içecekler üretseler nasıl olur? Doğal sakinleştiricileri kullanarak bunu sağlayabilirler. Papatya gibi.

Aslında keşke Prozac, Zanax (Tamam bunlar biraz ağır oldu.) gibi kimyasal katkılı ilaçların yerine geçebilecek doğal ve etkili sakinleştirici, yatıştırıcı, iyileştirici içecekler üretilebilseydi. Gerçi ilaç şirketleri muhtemelen buna çok kızardı ama fikir işte..

Comment here